Gerçeklik ve doğruluk gazeteciliğin temel değerlerinden biridir. Sadece doğrulanabilir ‘olguları’ doğru ve nesnel olarak sunmanızı değil, haberinize konu olan kişilerin görüşlerini de doğru aktarmanızı, görüşlerle olgular arasında net bir ayrım koymanızı gerektirir.
Doğruluk, gazeteci olarak itibarınızın temelini oluşturan bir değerdir.
Eğer okuyucularınız, dinleyicileriniz veya izleyicileriniz olayların eksiksiz bir anlatısını sunduğunuz konusunda güven duymuyorsa en temel standartları bile sağlayamıyorsunuz demektir.
Bir gazeteci olarak, izleyicilerinizle gizli bir sözleşmeniz vardır; siz onların aramaya zaman bulamadığı veya erişimlerinin olmadığı konuları görür ve bilgi toplarsınız. O konuları bulunca da bulduklarınızı izleyicilerinize haber verirsiniz.
Onlardan, söylediklerinizin gerçekliğini kontrol ettiğiniz ve onlara yanlış bilgi vermeyeceğiniz konusunda size güvenmelerini istersiniz.
Siz de onları kandırmayacağınıza dair söz vermişsinizdir.
Sosyal bağlantılar vasıtasıyla çalışmalarınıza izleyicilerinizi katıyor olabilirsiniz; onlardan deneyim ve yeteneklerini sizinle paylaşmalarını isteyebilir, bazen belgelere uzun uzun bakmak gibi zaman alan işleri yapmada onlardan yardım bekleyebilir, resmi açıklamalarla kendi açıklamaları arasında karşılaştırma yapmalarını isteyebilirsiniz.
Bu gibi durumlarda bile izleyicilerinizi/okuyucularınızı kandırmama sorumluluğunuz vardır.
Siz bir gazeteci olarak, haberlerin yaratıcısı, topladığınız ve paylaştığınız bilginin muhafızı sayılırsınız. Sosyal bağlantılar vasıtasıyla elde edilen bilgiyi kullandığınızda bu bilginin “özgün” olduğunu, bu sebeple de “hakikatin” o kadar önem taşımadığını öne sürmek yeterli değildir.
Elbette ki “hakikat” veya “gerçeklik” çetrefil bir kavramdır ve doğrulukla aynı değildir; örneğin, gerçek olmayan bir olay tamamen doğru ve dikkatli bir şekilde hikaye edilebilir. Kavram olarak “doğruluk”, “doğrulama”, “dürüstlük”, ve “titizlik” gibi bağlantılı diğer kavramlarla da birlikte anılır.
Belki de “gerçeklik ve doğruluğu”, “kandırmama sorumluluğu” olarak adlandırmak gerekir. Ne de olsa, çoğumuz kandırılmanın ya da yanlış yönlendirmenin ne olduğunu ve bizi oyuna getirmemek için özel çaba sarf etmeyen insanlara güvenmeyi bırakmamız gerektiğini biliriz.
Doğruluk
“Gerçeklik” ve “olgular” ile “fikirler” arasındaki fark hakkında kişisel görüşünüz ne olursa olsun, “doğruluk” oldukça basit bir kavramdır: Doğruluk sadece olayları veya gerçekleri- örneğin birinin ismi, doğum tarihi- nesnel bir şekilde doğrulamak değil, haberini yaptığımız kişilerin görüşlerini de doğru şekilde haberleştirmeyi gerektirir.
Diyelim ki, haberinizde okuyucularınıza, “Belediye başkanı dinleyicilere başkentin ülkenin sanatsal ve kültürel santralidir” dediğini söylediniz veya yazdınız.
Bu durumda iki türlü muhtemel doğru olmama hali vardır.
Bu durumda doğrulanabilir olguların yanlış olması mümkündür. Belki de siz belediye başkanının görüşünü yanlış anlıyor veya yanlış temsil ediyor olabilirsiniz.
Konuşan kişi belediye başkanı mıdır? Gerçekten bir konuşma yapmış mıdır? Yoksa siz bu bilgiyi size gelen bir basın bülteninden mi aldınız? Belediye başkanı bilfiil haberde yer verdiğiniz sözleri söylemiş midir?
Bazen gazetecilerin bu tür basit olguları bile yanlış anlamaları çok şaşırtıcıdır. Ama bu tür hatalar size duyulan güveni ve itibarınızı hızla zayıflatır.
Görüşleri haberleştirirken de çok dikkatli davranmanız gerekir. Yaptığınız haber belediye başkanının demek istediğini doğru bir biçimde mi yansıtmaktadır? Belediye başkanı şaka yapıyor ya da etkiyi artırmak için bir konuyu kasıtlı olarak abartıyor olabilir mi?
Bu yüzden, bir görüşü yansıtırken yaptığınız alıntıların, aktarılan görüşün haberin genel havasını yansıttığından emin olun.
Alıntı yaparken onu bağlamından farklı bir yere yerleştirmek ya da önemli bir vasfını dışarıda bırakmak hiçbir zaman kabul edilemez. Kullandığınız kelimeler eksiksiz olsa bile, hayati bir özelliği, bilgiyi dışarıda bırakarak bilgiyi çarpıttığınız için bu kelimelerle ilettiğiniz anlam doğru olmayacaktır.
Bir gazeteci olarak mesleğiniz, objektif olarak doğrulanabilen unsurları tespit etmeyi ve bunların kesin “olgular” olduğunu net bir şekilde okurlarınıza ifade etmeyi gerektirir. Görüşlerle olgular arasında da net bir ayrım koymanız gereklidir.
Bilgideki boşluklar
Gazeteci olarak ayrıca göreviniz, hikayenizdeki açıklıkları, boşlukları tespit etmektir. Yazdığınız haberde bulunması gereken belli başlı olgular var mı? Belediye başkanı örneğine geri dönecek olursak, başkanı izleyenler konuşmaya güldüler mi, yuhaladılar mı, yoksa şaşkın bir sessizlikle mi dinlediler?
Haberinizde olmayan hangi olgular bariz olarak göze çarpıyor?
Haberinizde farklı görüşler temsil ediliyorsa, bu görüşlerden hangisine ne kadar önem vereceksiniz?
Eğer bir etkinlikte ortada açık bir fikir birliği görülüyorsa bu gerçek bir konsensüse mi işaret ediyor yoksa sizin karşı görüşlere rastlamadığınıza mı?
Hataları düzeltmek
Hataları kabul etmeniz ve farkına varır varmaz düzeltmeniz gerekir.
Gazetecilik, hataları kabul etmekten imtina etmek gibi kötü bir şöhrete sahiptir.
Ama izleyicilerin beklentileri açıktır: Yanılmazmış gibi yapan medya kurumları yerine, hatalarını kabul eden ve düzelten haberci kurumlara daha çok güvenirler.
İzleyicilerinize olayları doğru ve gerçekçi bir biçimde aktarma göreviniz olduğu kadar, hata yaptığınızda da bunu onlara söylemek sizin ahlaki görevinizdir.
Özellikle internet ortamında hataları düzeltmek mutlak surette önemlidir, çünkü burada haberler esas tarihleri geçtikten sonra bile dolaşımda olmaya devam eder.
Doğruluğa dikkat etmemek adaletsizlik, haksızlık gibi şikâyetlere yol açabileceği gibi, iftira veya hakaret gibi konulara bulaşmanıza da yol açabilir.
Bir hatayı düzeltmenin en iyi yolu, yapılanı düzeltmek kadar neyin yanlış olduğunu söylemekten geçer.
Kaynak: BBC Türkçe