Çarşamba, Kasım 13, 2024

Bilinmeyene Doğru Yolculuk: Slovakya’da 1 Yıllık Erasmus Macerası

Erasmus öğrenim hareketliliği, başka bir ülkede birkaç ay boyunca değişim öğrencisi olmanıza fırsat sunan bir Avrupa Birliği program türüdür. 2019-2020 eğitim yılında 2 dönem boyunca Slovakya’da Erasmus öğrencisi olarak eğitim gördüm. Peki bu hareketlilik türü hayatıma ne kattı diye kendime soracak olursam, sorunun cevabını uzun uzun düşünmem ve ifade etmem gerekir diye düşünüyorum. 2019 yılına kadar Erasmus fırsatlarını gerçek olamayacak kadar uzak bir ihtimal olarak görürdüm. Hiç havasını koklamadığım, hiç yemeğini yemediğim, hiç insanlarıyla aynı dili konuşmadığım bir ülkede aylar boyunca yaşamak fikri ne kadar ilgi çekici gelse de bir o kadar da korkutucuydu. Çünkü biz insanlar genellikle bilmediğimiz şeylerden korkarız değil mi? Ne kaçırdığımıza hiç odaklanmadan, üstünde hiç düşünmeden. Ama benim hikayem böyle başladı. Konforlu alanımdan çıkmaya ilk karar verdiğim o an hayatımın bir daha eskisi gibi olmayacağını anladım. Ve o farkındalığın verdiği heyecanı hiçbir coğrafya, hiçbir ülke, hiçbir insan yok edemedi, aksine heyecanımı yalnızca artırdılar.

2019 yılı Mart ayında Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi 3.sınıf öğrencisiydim. Erasmus yabancı dil sınavına girdim ve sınav barajını geçerek başarılı sayıldım. Eğitim alacağım üniversite tercihlerinde bulundum. İlk sıraya Slovakya’nın Trnava şehrindeki Cyril and Methodius Üniversitesi’ni yazdım. Bu tercihte bulunmamın sebebi anlaşmanın 1 yıllık yapılmış olmasıydı. Tercih sonuçları açıklandı ve ilk tercihim Marmara Üniversitesi tarafından onaylanmıştı. Nisan 2019’dan Eylül 2019’a kadar sadece Erasmus’a odaklandım. Vize işlemleri, gerekli belgeler, hazırlıklar ve diğer bütün süreçleri yönettim. Üniversitedeki hibe yetersizliğinden dolayı hibe çıkmamıştı. Hibesiz bir şekilde, 2 dönem boyunca hiç bilmediğim bir ülkede, Slovakya’da okuyacaktım ama kararlıydım, gitmek istiyordum. Geriye sadece 24 Eylül 2019 tarihindeki İstanbul-Viyana uçağına binmek kalmıştı. Ve o an geldi.

O uçağa binen ve Slovakya’ya giden tek Erasmus öğrencisi ben değildim. Aynı fakültede okuduğum 3 arkadaşımla beraber uçağa bindik ve Viyana’ya ulaştık. Trnava’daki yurdumuza otobüs aracılığıyla vardık. Etraftaki cafe-restoranlardan gelen koku, insanların bakışları, trafik ışıkları, bisiklet yolları, yoldaki tabelalar ve diğer her şey farklıydı. Gördüğümüz her nesneye tekrar bakma ve inceleme ihtiyacını duyuyorduk. Her şey farklıydı ama hiç de korkutucu değildi. Bilinmeyene giden maceralı yol çekiciydi ve bizi cezbediyordu. Yurttaki odalarımıza vardık, eşyalarımızı yerleştirdik. Yorucu bir günden sonra derin bir uykuya daldım ve ertesi güne uyandım. Yeni hayatım başlıyordu. Sokaklardaki insanları çok iyi hatırlıyorum. İnsanların yüzlerini çok iyi anımsıyorum. Marketteki güvenlik görevlisini, para verdiğim kasiyeri ve elime aldığım ürünleri ve daha birçoğunu. Diğer Erasmus öğrencileriyle tanıştık ve yabancı bir dilde kendimi ifade etmeye çalışıyor olmak ilk aşamada zorlayıcıydı. Farklı aksanları, farklı jest ve mimikleri anlamak zaman aldı. Farklı kültürleri ve sosyal bağlamları anlayabilmek için ise daha uzun bir süreç gerekiyordu. Hiç bitmeyecek bir süreç. Hiç bitmesini istemediğim bir süreç.

Eğitim sistemleri çok farklıydı. Öğrenciler üniversite eğitimini  bir sorumluluk olarak görmüyorlardı, üniversiteye motive bir şekilde gelmek istiyorlardı. Öğrencilerin, üniversite hocalarıyla iletişim tarzları çok değişikti. Üniversite hocalarıyla öğrencilerin arasında iletişim bariyerleri bulunmuyordu. İnsanlar ulaşılabilirdi. Sosyal hayattaki bireysel ilişkilerine zıt olarak profesyonel ilişkilerde yakın ilişkilere sahiptiler. Gün içerisinde birçok kez üniversite rektörünü görebiliyordum. Yurttaki halimle, şortumla ve terliklerimle üniversite rektörünü karşımda görebilmek alışabileceğim bir düşünce değildi. Ama bir zaman sonra bütün bunlara alıştım. Alışmanın ve adapte olmanın entegrasyonun önemli aşamaları olduğunu düşünen biri olarak bu aşamaları geçmek zorundaydım. Şehirde 65 bin insan yaşıyordu dolayısıyla şehir görece küçüktü ama şehirde birçok etkinlik, konser oluyordu. Mekanlar capcanlıydı. Her gün ayrı bir mekana gidip yarınlar yokmuşçasına eğleniyorduk. Şimdi düşününce, pandemi öncesi hayatın ne kadar güzel olduğunun bilincine vardım. Erasmus Student Network Trnava üyeleri de etkinliklerde bize eşlik ediyordu. Erasmus Student Network, Avrupa’da faaliyet gösteren ve Erasmus değişim öğrencilerini destekleyen bir öğrenci ağıdır. Erasmus Student Network Trnava, üniversitede ulusal bir gece düzenlemişti. Slovakya hakkında bir bilgi yarışması yaptılar. Yarışmaya Trnava’da eğitim gören yaklaşık 40 Erasmus öğrencisi katıldı. Yarışmada 2. olmuştum ve üniversite koordinatörüm bana hediyeler vermişti. O hediyelerin bazılarını hala saklıyorum ve yanımda taşıyorum. Şu an Romanya’da European Solidarity Corps gönüllüsüyüm. O hediyeleri Romanya’ya dahi getirdim.

Slovakya Orta Avrupa’da yer alan bir ülke olduğu için Avrupa’daki birçok turistik ve önemli şehre yakın bir konuma sahip. Polonya’ya, Macaristan’a, Avusturya’ya, Çek Cumhuriyeti’ne otobüslerle ve trenlerle gidebildim. Viyana, Prag, Budapeşte ve Krakow’un ihtişamını çok iyi hatırlıyorum. Başkent Bratislava, Viyana’ya sadece 50 kilometre uzaklıkta. Regiojet ulaşım şirketiyle 1 Euro’ya Bratislava-Viyana seyahatleri yapıyordum. Ryan Air aracılığıyla Almanya’ya ucuz bir şekilde gidebildim. Ayrıca Slovakya’daki öğrenciler ISIC kartıyla trenle ücretsiz seyahat edebildiği için Slovakya’nın birçok şehrine, Tatra Dağları’na, ikinci büyük şehri olan Kosice’ye hiçbir ücret ödemeden seyahat ettim. Yerel yemekleri Halusky’i popüler bir mekan olan Bratislava Flagship Restaurant’tan yeme fırsatına eriştim. Oldukça ilgi çekici ve lezzetli bir tada sahipti. Kolaya benzer olan ünlü içecekleri Kofola’yı denedim. Tadı oldukça farklıydı, meyan kökü aroması vardı ve asidi düşük bir içecekti. Ünlü gofretleri Horalky’i çok sevdiğimi söylemeliyim. Genellikle Lidl marketten alışveriş yapıyordum. Ancak Kaufland, Billa ve Coop marketlerini de Slovakya’da birçok şehirde bulabilirsiniz.

Mart 2020’ye kadar Slovakya’daki Erasmus deneyimim harikaydı. Koronavirüs pandemisi ortaya çıktıktan sonra aylarca üniversite yurdunda karantinada kaldım. Karantinadayken, hayatın ve yaşamın üstüne düşünmek konusunda oldukça bol bir zamanım oldu. Pandemi gibi insanlığı hedefleyen krizlerin, yaşamın uluslardan, dillerden, dinlerden, toplumlardan üstünlüğünü ve yerine koyamadığımızın-insanın önemini bizlere gösterdiğini düşünüyorum. Pandemiden ötürü üniversite yurdunda, sadece Erasmus öğrencileri kalıyordu ve günlerimin neredeyse her saatini diğer Erasmus öğrencileriyle birlikte geçirmeye başlamıştım. Üniversite yurdunun dışındaki insanlarla bir araya gelemiyorduk ama yurdun içindeki insanlara sahiptik. Elimizden gelen buydu ve elimizden gelenin en iyisini yaptık. Haziran ayından itibaren hayat normalleşmeye başladı. Cafelere, publara gitmeye, seyahat etmeye başladık. Hiçbir şey eskisi gibi değildi ama yine de mutluydum. Haziran ayının sonunda Çek Cumhuriyeti’ndeki bir Erasmus projesi için Slovakya’dan ayrıldım ve Slovakya’daki maceramın sonuna gelmiştim. Nereye gidersem gideyim, Slovakya küçük, şirin bir ülke olarak aklımda ve kalbimde var olacak. Slovakya’yı Erasmus macerama kadar hiç bilmiyordum, şimdiyse hiç unutmak istemiyorum. Sizin de bir Slovakyanızın olmasını diliyorum. Hem de bunun gerçekleşmesi için evinizin Nepal’de kalmasına ya da bir salyangoz olmanıza gerek yok. 🙂

Berkan Demiral

24 yaşında. Güncel olarak Süleyman Demirel Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü yüksek lisans öğrencisi. Ab-ilan.com’da stajyer. Romanya’da European Solidarity Corps gönüllüsü olarak bulunuyor. Türkiye’den Bosphorus Youth Team organizasyonunda gençlik çalışanı. Yeni kültürler keşfetmeyi ve bağımsız filmler izlemeyi seviyor.

Instagram

E-Mail: [email protected]


 

Sizler de başarı hikayelerinizi bizimle paylaşmak ister misiniz? 

İletişim: [email protected]

BENZER İÇERİKLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz