Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlenmesi kalkınmanın başlıca gereğidir. Birleşmiş Milletler tarafından 1990 yılından bu yana gelişerek izlenen insani gelişme anlayışı; kalkınma hedefine yönelik olarak hayata geçirilen tüm çalışmalarda toplumsal refahı, insanın kendi potansiyelini gerçekleştirebilmesine olanak verecek kaynak ve fırsatlara erişimde eşit ve adil muameleyi; insanların ırk, dil, din, sınıfsal konum, gelir düzeyi, bedensel kapasite, yaş, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, toplumsal cinsiyet açılarından herhangi bir ayrımcılığa uğramamalarını hedefler.
İnsani gelişme anlayışı çerçevesi içinde, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele etmek ana odaktır ve kalkınmanın her alanında gözetilmelidir. Toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifi kadınların ve erkeklerin eşit biçimde ve görünür şekilde tüm süreçlere dâhil olmasına özen göstermeyi gerekli kılar. Bu perspektifin kurulması, anlaşılması, yerleşmesi ve kullanılması ise her şeyden önce iletişim süreçlerinde kendisini göstermelidir.
29 Ekim 1992 tarihli ve ST/IC/1992/67 sayılı Birleşmiş Milletler Sekreterliği İdari Yönergesi “Önyargıdan arınmış dil önemlidir, çünkü dili kullananın yaklaşımını gösterir. Bir cinsiyetin diğerinden daha üstün olduğunu iddia eden ifadelerden kaçınılmalıdır” demektedir.
Benzer biçimde 14 Ağustos 1998 tarih ve ST/CS/SER.A/41 sayılı editoryal yönetmelik; Birleşmiş Milletler belgelerini yazan ve düzenleyen herkesin cinsiyete duyarlı dil kullanımı konusuna dikkatini çekmekte, resmi yazışmalarda toplumsal cinsiyete duyarlı dil kullanımı ihtiyacına azami dikkat gösterilmesini ve cinsiyete özgü ve potansiyel olarak ayrımcı ifadelerden kaçınma gereğini vurgulamaktadır.
Toplumsal cinsiyete duyarlı iletişim rehberi, UNDP Türkiye’nin 2015 yılından bu yana hız kazanan toplumsal cinsiyet eşitliği ana akımlaştırması çalışmalarının hem aracı hem sonucu hem de göstergesidir.
Rehbere ulaşmak için tıklayın