Cumartesi, Temmuz 19, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 361

Araştırmacılara Çağrı: İnsan Hakları Okulu Çalışma Metinleri

Türkiye’de akademik özgürlüğün giderek daralması insan hakları alanında çalışan akademisyenlerin çalışma konularını ve biçimlerini de büyük ölçüde etkilemektedir. Hem Türkiye’de hem de dünyada insan hakları alanında yaşanan çok önemli gelişmeler ve can yakıcı insan hakları sorunlarına ilişkin çalışmalar Türkiye akademisinin sınırları içinde giderek daha az yer bulabilmektedir.

Kapatılan Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi, 2006 ile 2017 yılları arasında insan hakları alanının öncelikli sorunları üzerine nitelikli akademik çalışmaları ve tartışmaları ilgili akademisyenler ve hak savunucularıyla buluşturan on sekiz çalışma metni ile alana önemli bir katkı yapmış, bilim insanlarının çalışma ortamını zenginleştirmişti. İHM’nin başlattığı bu faaliyetin, akademik özgürlüğün özellikle de insan hakları konularında çalışanlar bakımından sınırlı olduğu koşullarda sürdürülmesinin büyük bir önemi olduğuna inanıyoruz.

Bu nedenle, eleştirel ve alternatif bir akademik özgürlük alanı yaratmayı amaçlayan İnsan Hakları Okulu, insan hakları alanındaki sorunları konu edinen bilimsel çalışmaları, iki ayda bir “Çalışma Metinleri” olarak yayınlamaya devam ederek nitelikli akademik tartışmaların, hakların özneleri ve savunucularıyla buluşmasına olanak sağlamayı hedeflemektedir.

Bu hedef kapsamında, araştırmacıların “Çalışma Metni” olarak gönderdiği ve yayın kurulumuzun incelemesinden geçen eserler İnsan Hakları Okulu tarafından online yayımlanacaktır. Yayımlanan eserlerdeki fikirlerin, yazarın isteği doğrultusunda düzenlenecek tartışma toplantıları ile yaygınlaştırılması planlanmaktadır.

İnsan Hakları Okulu olarak akademisyen ve araştırmacıları “Çalışma Metinleri”ne katkı sunmaya, birlikte üretmeye ve tartışmaya çağırıyoruz.

Detaylı bilgi için tıklayın

Rapor: “Türkiye’de Askerlik Hizmetine Karşı Vicdani Ret: Türkiye’ye Karşı ÜLKE Grubu Davaları”

Vicdani Ret Derneği, “Türkiye’de Askerlik Hizmetine Karşı Vicdani Ret: Türkiye’ye Karşı ÜLKE Grubu Davaları” başlıklı izleme raporunu Etkiniz desteğiyle yayımladı. Raporun tam metnine aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz:

Raporun tam metni için tıklayın:

Türkiye’de Askerlik Hizmetine Karşı Vicdani Ret – Türkiye’ye karşı ÜLKE Grubu Davaları

Yeni Yıl Çocuklarımız için Yeni Umutlarla Gelsin

LSV Dükkan’da yeni yıl hediyeleri her yıl olduğu gibi bu yıl da size ve sevdiklerinize unutulmaz bir anı olurken lösemi ve kanserle savaşan çocukların ise umudu olacak.

LÖSEV Anne Uğraş Atölyesi çalışmalarına küçük bir masanın etrafında, lösemili çocukların annelerinin ve kanserli yetişkinlerin rehabilitasyonu amacıyla başladı.  LSV Dükkân, annelerin maharetli ellerinde bir markaya dönüştü. Üretime, birkaç seramik magnet ve bez bebekle başlayan anneler, doğal yiyeceklerden, nikâh şekerlerine, saf ve katkısız çikolatadan, oyuncaklara kadar yüzlerce ürünle üretime devam ediyor.

 

İyilik dolu LSV Dükkan’da neler var?

LSV Dükkan’da el emeği göz nuru seramik ürünler, bez bebekler, çantalar satışa sunuluyor. Zeytinden nohuta sarımsaktan mandalinaya iyi tarım yöntemleriyle üretilen doğal gıda çeşidi de her geçen gün artıyor.  LSV Dükkan’ın satışlardan elde ettiği gelirin tamamı ise lösemili çocukların ve yetişkin kanser hastalarının tedavi, eğitim ve sosyal ihtiyaçları için kullanılıyor.

 

LSV Dükkan ürünlerine nerelerden ulaşılır?

Yeni yılda hem sevdiklerini mutlu etmek hem de lösemili çocukların ve yetişkin kanser hastalarının yüzündeki gülümsemeye katkıda bulunmayı isteyenler LÖSEV’in “İyi Şeyler Dükkanı” LSV Dükkandan sipariş verebilir.

Ürünlere, LSV Dükkan’ın Ankara Gaziosmanpaşa merkezinden ve Ankara İncek, İstanbul levent/Atasehir, İzmir Alsancak, Antalya Muratpaşa şubelerinden ulaşabilir, www.lsvdukkan.com adresinden Türkiye’nin her yerine sipariş verilebilir.

LSV Dükkan’dan alınan ürünlerin geliri ile neler yapılıyor?

Bir LÖSEV markası olan LSV Dükkan’dan alınan ürünlerden elde edilen gelir, tüm Türkiye’den LÖSEV’e kayıtlı lösemi ve kanser hastası çocukların, sağlık, eğitim, konaklama, sosyal yardım gibi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kullanılıyor. Lösemili çocukların annelerinin ve iyileşmiş gençlerin istihdamına da katkı sağlanıyor.

 Yeni Yılda Hazine değerinde Sepetler LSV Dükkan’da

Son yıllarda yaşadıklarımız hepimize aslında en değerli hazinenin sağlık olduğunu gösterdi. Doğal gıdalarla beslenmenin önemini de her geçen gün daha fazla anlaşıldı.

Lösemili Çocukların annelerinin sevgi ile işledikleri çok estetik ve şık sepetlerin içine yine anne üretimi olan sağlıklı, doğal gıdalar ve LÖSEV ürünleri eklendi. Hediye edilen her bir LSV Yılbaşı Sepeti ile bir çocuğa hayat, annelerine umut ve yaşama sevinci vermek için siz de lsvdukkan.com adresinden sipariş verebilirsiniz.

Umutla ve sağlıkla gel 2022!

https://www.lsvdukkan.com/

 

Yeşil ve Mavi Dönüşüm Programı Başvuruları Devam Ediyor

Başvuru Tarihi

Başvurular her ayın 1-15. günleri arasında “Ön Başvuru Formu” doldurularak yapılır.

Programın Hedefi

Yeşil ve Mavi Dönüşüm Programı’nın hedefi, TR31 İzmir Bölgesi’nin karşı karşıya olduğu çevresel baskının azaltılması, bölgedeki ekonomik dayanıklılığın arttırılması ve bu doğrultuda doğal kaynakların kullanımında gelecek nesilleri de dikkate alan bir yaklaşımın girişimciler ve üreticiler tarafından içselleştirilmesi için “sürdürülebilir üretim teknikleri” ve “ sürdürülebilir üretim metot ve ekipmanlarının yerlileştirilmesi” alanlarında “öncü, özgün ve örnek (3Ö)” projeleri hayata geçirmektir.

Programın Öncelikleri

Programın öncelikleri, her bir başvuru sahibi grup için aşağıda belirtilmiştir;

Girişimciler:

  • Sanayi, tarım ve hizmetler sektöründe daha az kaynak kullanımını hedefleyen sürdürülebilir üretim tekniklerinin geliştirilmesi ve yerlileştirilmesi.

Üreticiler:

  • Sanayi ve tarım sektöründe daha az kaynak kullanımını hedefleyen sürdürülebilir üretim tekniklerinin kullanımının yaygınlaştırılması,
  • Temiz enerji ve temiz teknolojiler öncelikli olmak üzere; firmaların orta-yüksek veya yüksek teknoloji seviyesinde tedarik ve değer zincirine dâhil olması, yüksek katma değerli ürün üretmesi ya da yeni bir ürünün üretimine yönelik sektör değişikliği gerçekleştirmesi.

Uygun Başvuru Sahipleri

Programa her bir başvuru sahibi grup için aşağıda belirtilen niteliklere sahip tüzel kişiler başvurabilir;

Girişimciler:

Bu grup kapsamında firma başvurusu ve kurum başvurusu olmak üzere iki tür başvuru yapılabilir.

    • Firma Başvurusu:
      • “Program Öncelikleri” başlığında Girişimciler için belirtilen öncelik doğrultusunda faaliyet gösteren, başvuru tarihi itibarıyla en fazla on (10) yaşında olan ve teknoloji hazırlık seviyesi (TRL) bakımından ticarileşmeye hazır teknolojik bir ürüne sahip teknoloji tabanlı girişim şirketleri ve ileri teknoloji malzeme üreticileri tarafından başvuru yapılabilir.
      • Yazılım üreten firmalar en az TRL 6 aşamasında olan projeler ile teknik bakımdan projeyi tamamlamaya yetkin olduklarını kanıtlayacak geçmiş tecrübelerini referans göstererek başvuru yapabilir.
      • Donanım/ekipman üreten firmalar en az TRL 6 aşamasında olan prototipi tamamlanmış, kullanım aşamasında gerekli olan yazılım ve programlamayı içeren projeler ile başvuru yapabilir.
      • İleri teknoloji malzeme üreten firmalar, en az TRL 6 aşamasında olan prototipi tamamlanmış, kullanıma uygun projeler ile başvuru yapabilir.
    • Kurum Başvurusu:
      • “Program Öncelikleri” başlığında Girişimciler için belirtilen öncelik doğrultusunda girişimcilere yönelik TR31 İzmir bölgesinde açık inovasyon programı uygulamak üzere Teknokent yönetici şirketleri, bünyesinde Ar-Ge merkezi bulunan şirketler, teknolojik girişimlere ait ürünlerin ticarileştirilmesine yönelik faaliyette bulunmuş dernek ve vakıflar ile firmalar tarafından başvuru yapılabilir.

Üreticiler:

Bu grup kapsamında firma başvurusu ve kurum başvurusu olmak üzere iki tür başvuru yapılabilir.

    • Firma Başvurusu:
      • Rekabet güçlerini koruyup geliştirmek için kaynak tüketiminde (hammadde, enerji-elektrik, doğalgaz, su vb.) tasarruf etme ihtiyacı duyan ve istihdamı 10 (on) ve üzerinde olan firmalar* başvuru yapabilir.
      • Temiz enerji ve temiz teknolojiler konusu öncelikli olmak üzere; orta-yüksek ve yüksek teknoloji seviyesinde üretim gerçekleştirip daha yüksek katma değerde üretim, ulusal veya uluslararası tedarik zincirlerine dâhil olma, sektör değişikliği içeren yeni ürün üretimi gerçekleştirecek veya yerlileştirme niteliğinde üretim yapacak firmalar başvuru yapabilir.
    • Kurum Başvurusu:
      • “Program Öncelikleri” başlığında Üreticiler için belirtilen öncelikler doğrultusunda ölçek büyüklüğü açısından firmaların tek başına üstlenemeyeceği niteliğe sahip projeler için organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler ve tarımsal amaçlı kooperatifler başvuru yapabilir.

Uygun Olmayan Başvuru Konuları

Yeşil ve Mavi Dönüşüm Programı hedef ve öncelikleri doğrultusunda, aşağıda sayılan konulardaki başvurular “değerlendirme dışı” bırakılacaktır:

  • Program çerçevesinde hedeflenen dönüşüme hizmet etmeyen, dönüşüm sürecinin bir parçası olmayan, doğrudan elektrik üretimine yönelik GES kurulumu vb. içeren başvurular
  • Program bütçe limitleri açısından desteklenmesi mümkün olmayan, sıfırdan büyük ölçekli yeni bir tesis kurulumuna yönelik, yatırım teşvik konusu olabilecek başvurular
  • Program çerçevesinde hedeflenen dönüşüme hizmet etmeyen, firmanın mevcut süreçlerinde tamamlama (ikmal) yatırımı niteliği taşıyan başvurular

Detaylı bilgi ve başvuru için tıklayınız.

 

Çevrimiçi Öğrenme Platformu “STOK” Açıldı

Sivil toplumda hepimiz hızla değişen dünyanın gidişatına yön vermek için bir araya geliyoruz. Yaşadığımız toplumda daha fazla iyilik, daha fazla güzellik, daha fazla katılım olsun istiyoruz. Bunun için güçlü bir sivil topluma, güçlü örgütlere, birlikte güçlenmeye ihtiyaç var.

“Hepimiz” için yıllar boyunca birlikte öğrendiklerimizi pandemiyle geçen aylar boyunca bir çevrimiçi öğrenme platformunda bir araya getirdik ve ona STOK adını verdik. Ve artık STOK, 15 Aralık 2021 itibariyle sivil toplum örgütlerinin üyelerinin, çalışanlarının, gönüllülerinin, destekçilerinin, takipçilerinin, aktivistlerinin tüm meraklıların, kısaca hepimizin erişimine açıldı.

STOK kendisine ait yıllık takvimi, müfredatı, dersleri, sınıfları, ödevleri, yoklamaları, karneleri ve eğitmenleri ile bizimle birlikte, bizim için oluşturulmuş bir platform. Ortaya çıkabilecek ihtiyaçlarımızı karşılamak ve yaratmak istediğimiz değişimin kesintiye uğramadan sürdürülmesi için bilginin stoklanmış hali sanki.

Kalkıp gideceğiniz bir yer değil STOK, aksine her yerden dahil olabileceğiniz bir dijital öğrenme platformu. Derse geç kalmak yok, ders notlarının peşinden koşmak yok… Peki ne var? Ekrandan açılan bir giriş kapısı var ve içeri girmek için ve de sadece üye olmak yeterli. Üye olmak için de sadece meraklı olmak.

Siz de hemen https://egitim.stgm.org.tr/ adresinden “Giriş yap”a tıklayın ve kaydolun.

Geliş(tir)in, dönüş(tür)ün, değiş(tir)in, güçlen(dir)in

 

STOK’ta Şimdilik Neler Var?

Şimdilik STOK’ta kendi içinde bölümlere ayrılan 3 eğitim var.

Sivil toplum alanına giriş yapmak, alanımızdaki temel kavramları ve tartışmaları tanımak, bu alan içerisinde yaratmak istediğimiz değişimi tanımlayabileceğimiz yaklaşımları ve temel becerileri tanımak için “Herkese Lazım Dersler” var.

Etkin ve sürdürülebilir bir değişime doğru donanımlı bir şekilde ilerleyebilmemiz için tasarlama, planlama, strateji geliştirme ve yönetme konularında bilgi ve becerilerimizi geliştirmeyi amaçladığımız “Herkes Plan Sever” var. Sahi herkes plan sever, değil mi 🙂

Dijital dünya ile uyumlu bir şekilde kampanya, savunuculuk ve kaynak geliştirme faaliyetlerini dijital araçlar kullanarak yürütebilmemiz için temel kavramlar eşliğinde becerilerimizi geliştirmeyi amaçladığımız “Herkes Dijital Sever” var. Bundan eminiz, dijitali herkes sever 🙂

 

Yakında bu eğitimlere yeni konuların ekleneceğini de şimdiden fısıldamış olalım. 

“Sivil Toplum Kapasite Güçlendirme  Merkezi” Projesi

STOK, Avrupa Birliği tarafından Sivil Toplum Aracı (CSF) kapsamında desteklenen “Sivil Toplum Kapasite Güçlendirme  Merkezi” projesi içinde geliştirdi. Bu projeyi İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı (İKGV) Uluslararası Çocuk Merkezi (ICC) ve Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEID) ile birlikte yürütüyoruz.

İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı- IKGV: Vakıf 1988 yılında kurulmuştur ve kadınların, sığınmacıların, mültecilerin ve son zamanlarda insan ticareti mağdurlarının güçlendirilmesine yönelik programlar uygulamaktadır.

Uluslararası Çocuk Merkezi (ICC): 1999 yılında Ankara’da kurulan ICC, sağlığın teşviki ve geliştirilmesi, operasyonel araştırma ve ulusal kapasite geliştirme konularında bir katalizör, öncü olma yetkisine sahiptir.

Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEID): CEID, Göstergeye Dayalı Cinsiyet Eşitliği İzlemeye odaklanan uzman bir kuruluştur. CEID, 10 temel alanda toplumsal cinsiyet izleme çerçeveleri üretmiştir.

STGM Sosyal medya Hesapları:

Instagram : stgmdernegi

Lınkedın: https://www.linkedin.com/company/stgmdernegi

Twitter : @stgmdernegi

Facebook: @STGM.Dernegi

Youtube: https://www.youtube.com/channel/UC9HUW1gfxrlL8U16T9spZgQ

 

Rapor: Türkiye’de Bağımsız Yaşam Hakkının Durumu

Türkiye’nin ilk imzacılarından biri olduğu Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi 2006 yılında imzaya açılmış ve Birleşmiş Milletlerin en yüksek sayıda imzacısı bulunan sözleşmesi olmuştur. Engellilerin insan hakları konusunda yapılan çalışmalar, BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin ayrımcılığın ve çoklu ayrımcılığın ortadan kaldırılması hedefine dayanmaktadır. Sözleşme, engellilerin yasa önünde eşit tanınma, sağlık, habilitasyon ve rehabilitasyon, eğitim, çalışma ve istihdam, sosyal ve kültürel hayata katılım gibi haklarından yararlanabilmesi için ülkelere yönelik bir rehber niteliğinde olup engellilerin diğerleriyle eşit seçim yapma, bağımsız yaşayabilmelerini ve topluma katılmalarını sağlama çağrısında bulunur. Buna bağımsız yaşam hakkı için bir kilit araç olan kişisel asistanlık hizmetinin sağlanması da dahildir.

Yaygın görüşün aksine Bağımsız Yaşam, engellilerin her şeyi desteksiz, ailelerinden uzakta yapabilmeleri değil, kendi hayatları hakkında karar alabilmeleri anlamına gelir. Bunun için, karar almada veya kararlarını uygulamaya koymada desteğe ihtiyaç duyan engelli kişilerin ihtiyacına göre şekillendirebilecekleri sistemlerin var olması gerekmektedir. Kişisel asistanlık, bu tarz bir hizmetin kim tarafından, nasıl, ne zaman, nerede ve ne şekilde sağlanacağının seçiminin bizzat engelli kişiye ait olduğu ve alınan hizmetin engelli kişi tarafından kontrol edilip yönlendirildiği destek sistemidir. Bu rapor, Engelli Kadın Derneği ile Avrupa Bağımsız Yaşam Ağı (ENIL) tarafından hayata geçirilen “Engelli Bireylerin Bağımsız Yaşamı ve topluma Dahil Olması İçin Kilit Bir Araç Olarak Kişisel Asistanlık” (Personal Assistance as a Key Tool for Independent Living and Social Inclusion of People with Disabilities – PAKT) Projesi kapsamında hazırlanmıştır.

İlgili mevzuata dair tarama çalışması ve nicel ve nitel yöntemlerle engelli kişiler ve ilgili diğer kişilerden toplanan verilere göre, engellilerin bağımsız yaşaması için tasarlandığı belirtilen mevcut hizmetler engellilerin topluma katılımlarını veya aktif yaşam sürmelerini desteklememektedir. Bu duruma aşağıdaki noktaların sebep olduğu düşünülmektedir:

  • Bağımsız yaşamı hayata geçmesini sağlayacak kilit kişi ve kurumlar, sözleşmenin desteklediği bağımsız yaşam ve kişisel asistanlık gibi kilit kavramlara ilişkin yeterince bilgi sahibi değildir.
  • Engellilerin bağımsız yaşamını destekleyen hizmetler oldukça sınırlıdır; örneğin evde bakım desteğinden farklı olarak, engellilerin kişisel ihtiyaçlarına göre şekillenen ve ev dışında da faydalanılabilecek kişisel asistanlık hizmeti mevcut değildir.
  • Engelli bireyler kendilerine sunulan desteğin nasıl organize edileceğini ve sağlanacağını seçememektedir ve desteğin kim tarafından, nasıl, ne zaman, nerede ve ne şekilde verileceği konusunda söz hakkına sahip değildir.
  • Mevcut destekler engellilerin ailelerine yöneliktir; engellilerin ailelerinden ayrı bireyler olarak görülmemesi, aldıkları desteğin nasıl kullanılacağı konusunda engellileri ailelerine bağımlı hale getirmektedir.
  • Vesayet gibi uygulamalar özellikle zihinsel ve psikososyal engellilerin, zihinsel becerileri yeterli olsa bile, hukuki ehliyetlerini kısıtlayarak kendi kararlarını vermelerini engellemektedir.
  • Hizmet sunucuların, politikacıların ve genel olarak toplumun engelli kişilere karşı sorunlu bir tutumları vardır; engelliler başkalarına bağımlı, yük ve kendi kararlarını veremeyen kişiler olarak görülmektedirler.
  • Hizmetlerde güncel yaklaşım ve metotlar kullanılmamaktadır; standartlaştırılmış bir biçimde, belirli engel oranına sahip kişilere belirli hizmetleri vermeyi amaçlayan sağlık raporu sistemi kişilerin bireyselleşmiş desteği almalarını engellemekte; bu da bazı engellilerin ihtiyaç duyduğu yeterli desteğe erişememesine neden olmaktadır.
  • Engellilere yönelik hizmetler için, kaynakların sınırlı olduğu ve engellilerin topluma ve ekonomiye katkı sağlayamadıkları görüşü hâkim olduğu için yeterli kaynak ayrılmamaktadır.

Çalışmada, bu sorunlara getirilen öneriler şu şekildedir:

  • Engellilere hizmet sunan ve sunulan hizmetlerin planlanmasında yetkin olan kişi ve kurumların güncel tartışmalara ve uygulamalara hâkim olması sağlanmalıdır.
  • Mevcut desteklerden özellikle ekonomik olanların engelli bireylerin hane gelirleri üzerinden değil kendi ekonomik durumları göz önünde bulundurularak sağlanması gerekmektedir. Bu, engelli bireyler aileleri yanında yaşıyor olsalar dahi bireylerin bağımsızlaşmasına katkıda bulunacaktır.
  • Engelli bireylerin kişisel ihtiyaçlarına uygun bir şekilde etkin bir biçimde hizmetlerden yararlanması için sağlık raporu gibi standartlaştırılmış uygulamalar gözden geçirilmeli, söz konusu ölçütler için çok disiplinli bir değerlendirme süreci geliştirilmelidir.
  • Engellilerin bireyselleştirilmiş destek alarak bağımsız yaşamasını ve kendi hayatlarında kontrol ve seçim olanağına sahip olmasını destekleyecek tüm hizmetler engellilerin bireysel ihtiyaçları göz önünde bulundurularak planlanmalıdır. Bu anlamda önemli bir hizmet olan kişisel asistanlığın pilot bir uygulamada denenmesi, sonuçlarının bağımsız yaşam hakkının engelli bireyler için temini çerçevesinde tartışılmasını mümkün hale getirecektir.
  • BM Engelli Hakları Komitesi’nin de geri bildirimleri göz önünde bulundurularak bağımsız yaşam anlayışına aykırı olan bakım evleri ve vesayet gibi uygulamaların kaldırılması için ilgili meslek gruplarının ve sivil toplum kuruluşlarının katkıda bulunduğu, zamana yayılan, somut bir politika belgesi ve yasal süreç planlanmalıdır.
  • Engelli bireylerin sunulan hizmetleri alırken kontrol ve seçimlerinin kendi elinde olabilmesi için güçlendirilmesi gereklidir. Bu bağlamda, engellilerin birbirleriyle fikir alışverişi yapıp bağımsız yaşamı birbirlerinden öğrenebilecekleri akran desteği sistemleri geliştirilmelidir.
  • Toplumda engellilere yönelik her kesimde var olan önyargılarla mücadele edebilmek için sürdürülebilir, hak temelli kampanyalar hayata geçirilmelidir. Bağımsız yaşam hakkının savunusu için, engellilik alanında hak temelli çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşları güçlendirilmelidir.

Görülmektedir ki Türkiye’de engelli bireylerin güçlendirilmesi için bağımsız yaşam haklarının teminini destekleyecek güncel mevzuatta değişiklikler, politika ve uygulamalara ihtiyaç vardır. Bu raporu, bu anlamda yapılacak gelecek çalışmalara bir kaynak oluşturmasını niyetimizle sunarız.

Rapora ulaşmak için tıklayın

Gençlerin Politik Tercihleri Araştırması Raporu Yayınladı

1: ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMİN KAZANANI GENÇ SEÇMENİN SESİNİ DUYAN OLACAK

Önümüzdeki genel seçimlerde milyonlarca gencin oy hakkına ilk defa kavuşacak olması sebebiyle Türkiye’de siyasi partiler, seçim stratejilerini de gençler üzerine kuruyor, çalışmalar yürütüyor ve buna yönelik yönelik planlamalar yapıyor. Bundan yola çıkan Gençlik Örgütleri Forumu (GoFor) ve Ulusal Demokratik Enstitü (National Democratic Institute) Türkiye ile beraber politik tercihlerini ve daha birçok soruyu konunun öznesine sordu.

 

Saha ve veri işlemesi MetroPoll Stratejik ve Sosyal Araştırma Merkezi tarafından yürütülen Gençlerin Politik Tercihleri Araştırması” 5-8 Ağustos tarihleri arasında 28 ilde 18-30 yaş grubunda toplam 1542 kişi ile anket ve buna ilaveten 30 genç ile de odak grup çalışması şeklinde gerçekleştirildi.

Araştırmada, gençlerin politik tercihleri, sivil topluma bakış açıları, yerel yönetimden beklentileri ile genç kadınların politikaya katılımı, karar alma süreçlerindeki tercihleri, temsiliyetleri hakkında düşünceleri gibi birçok soruya yanıt arandı. Araştırma sonucunda gençler arasında ilginç bulgulara ulaşıldı.

 

Parti ayırt etmeksizin gençlerin ortak sorunu; gelecek kaygısı

Ekonomi ve eğitim, farklı siyasi eğilimlerden gençlerin ortak sorunu olarak öne çıkıyor. Özellikle, işsizlikle mücadele eden gençlerin gelecek kaygılarının endişe verici boyutlara ulaştığı gözleniyor. Pandeminin ekonomide yarattığı tahribatın ve Temmuz ayında işten çıkarma yasağının sona ermesinin etkisiyle, işsizlik sorunu daha belirgin hale geldiği görülüyor. İstihdam alanında yaşanan tek sorun, iş bulamama sorunu da değil. Gençler, mesleklerine uygun işler bulamamaktan deneyim eksikliği yüzünden iş başvurularında dikkate alınmamaktan ve iş bulsalar dahi düşük maaşlarla çalışmak zorunda kalmaktan şikâyetçi.

 

Siyasiler gençleri anlamıyor

Buna göre; her 2 gençten 1’i siyasilerin kendilerini anlamadığını ve sorunlarına çözüm getirmek için yeterince çaba göstermediğini düşünüyor. Gençler ulaşımdan, kültür sanat çalışmalarına, imardan bütçe yönetimine kadar belediye çalışmalarının çoğunda söz sahibi olmak istiyor. Gelecek kaygısı, farklı siyasi eğilimlerden gençlerin ortak sorunu olarak ön plana çıkıyor. Her 10 gençten 6’sı kadın cinayetleri konusunda endişeli. Genç kadınlar, siyasette yer alamamalarının temel sebebini; siyasette kendilerine yeterince alan açılmaması ve siyasetteki cinsiyetçi dil ve üslup olarak görüyor. Gençlerin oy verme davranışları genel seçmenden ve ailelerinden farklılaşıyor.

 

Gençlerin oy verme davranışları ailelerinden farklılaşıyor

Temmuz 2021’de MetroPoll tarafından yapılan genel seçmen anketine göre, “Bu Pazar milletvekili seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz?” sorusuna; genel seçmenin yüzde 29,3’ü AK Parti derken gençlerde bu oran, yüzde 20,1’e iniyor. CHP’nin oyu ise genel seçmende yüzde 19,0 iken, gençlerde ise bu oran yüzde

23,5’e çıkıyor. MHP, İYİ Parti ve HDP’nin oyları da genç popülasyonda genel seçmene göre düşüş yaşıyor. Bunlarla paralel olarak gençlerin oy tercihlerinin ailelerinin oy tercihlerinden de ayrıştığı görülüyor.

Öte yandan, kararsız ve “Cevap yok” şeklinde yanıt veren gençlerin oranı, yüzde 25,6 seviyesinde seyrediyor. Bu durum; gençlerin oyunu almak isteyen siyasetçilerin kararsız gençleri kazanabilmek için hâlâ bir fırsatları olduğuna; fakat gençlerin önceliklerini göz önünde bulundurmaları gerektiğine işaret ediyor. Bununla birlikte, gençlerin protesto oy kullanmaya eğilimli olduğu da, yüzde 11,8 gibi bir oranla görülmekte. Bunun sebebi; ifade edilen genel güvensizlik ve umutsuzluk hâli olarak değerlendiriliyor.

 

Gençleri siyasete dahil etme konusunda CHP ve AK Parti başarılı

Siyasetçilerin ve siyasi liderlerin, gençlere ulaşmak için yaptıkları çalışmalar, gençler üzerinde dikkate alındıklarına dair bir algı yaratsa da atılan bu adımların gençler nezdinde yine de bu çalışmaların yetersiz kaldığı görülüyor. Gençlerin gözünde siyasiler; kendilerini dinlemiyor, anlamıyor ve sorunlarına çözüm getirmek için çaba göstermiyor. Siyaset kurumunun gençlere hitap edebilmesi için gençlerin sorunlarına yönelik attıkları adımların yanı sıra, gençlere siyasette alan açmaları gerektiği gerçeği ortaya çıkıyor. Gençleri siyasete dahil etme konusunda en başarılı parti CHP ve AK Parti olarak görülüyor. Her 10 gençten 3’ü CHP’nin 2’si ise AK Parti’nin gençleri siyasete kazandırma konusunda en başarılı 2 siyasi parti olduğunu düşünmektedir. Bununla beraber gençleri siyasete dâhil etme konusunda İYİ Parti’yi en başarılı parti olarak görenlerin oranı yüzde 4,3 iken bu oran MHP için yüzde 3,8, HDP içinse yüzde 3,5 oldu.

Gençler siyasete girme konusunda isteksiz
Gençler siyasete katılım konusunda genel olarak isteksiz. Bu isteksizliğin ilk 3 sebebi sırasıyla, görüşlerinin yaş ortalaması yüksek mevcut siyaset nazarında dikkate alınmayacak olması, siyasi kutuplaşma ve siyasi riskler olarak ele alınıyor. Gençlerin siyasete dair endişelerine, genç kadın katılımcıların cinsiyet ayrımcılığı temelli endişeleri de ekleniyor. 10 genç kadından 8’i, kadınların parti liderlerinden daha az destek gördüğünü düşünüyor. Özellikle, siyaset sahnesinde kadına yönelik dil ve üslup, bu endişelerin temel kaynağı olarak gözleniyor. Her 2 kadından 1’i, siyasetteki cinsiyetçi dil ve tacizin kadınların siyasette başarılı olmasını zorlaştırdığını düşünüyor.

 

Gençlerin en güvendiği haber kaynağı; sosyal medya

Gençler şehirleri ile ilgili haberlere erişmek için en çok sosyal medyaya güveniyor. Sosyal medyadan eriştikleri haberlere en çok güvenenler; yüzde 76 oranıyla İYİ Partili gençler. Bu oranı yüzde 69 ile HDP’li gençler, yüzde 67 ile MHP’li gençler, yüzde 61 ile CHP’li gençler izliyor. Yüzde 50 oranıyla AK Partili gençlerin, sosyal medyaya doğru habere erişmek için en az güvenen grup olduğu görülüyor. Sosyal medyaya güven yüksekken, ana akım medyaya güvenin oldukça düşük olduğu görülüyor. Her 10 gençten sadece 1’i ana akım medyaya güveniyor.

Gençler, şehirlerinde alınan kararlarda daha aktif olmak istiyor

Gençler, belediye çalışmalarından derinlemesine haberdar olmasalar da özellikle, kendi hayatlarına temas eden çalışmalara ilgili duyuyor. Ulaşımdan, kültür-sanat etkinliklerine, imardan, bütçe yönetimine kadar belediye çalışmalarının çoğunda söz sahibi olmak istiyor.
Gençler, yerel yönetimlerle olan bağlarını güçlendirecek formülü de kendileri belirliyor. Dinlenmek, ciddiye alınmak ve söz sahibi olmak istiyor. Ayrıca her 10 gençten 9’u, belediye başkanına ulaşamadığını düşünüyor. Belediye başkanlarının kendileriyle daha çok buluşmasını ve ihtiyaçlarına daha duyarlı olmalarını talep ediyor. Şehirleri ile ilgili alınan kararlarda, etkin olmak ve bunun içinse kolaylık ve kapsayıcılık istiyor. Her 10 gençten 8’i belediye meclislerinde gençlik kotası olması gerektiğini düşünüyor.

 

Rapora ulaşmak için tıklayın

 

Rapor Hakkında Detaylı Bilgi ve Görüş Almak İçin:

Ela Serpil Evliyaoğlu – GoFor Sivil Toplum Uzmanı/

Tel: 05301768956/[email protected]

 

 

 

Hak Örgütleri İçin İnsan Haklarını İzleme Rehberi Yayında

Etkiniz’in yeni yayını “Hak Örgütleri için İnsan Hakları İzleme” 10 Aralık 2021’de yayımlandı. Dicle Çakmak ve Selin Berghan tarafından hazırlanan, Adem Arkadaş-Thibert ve Murat Çekiç’in katkıda bulunduğu rehberle, hak örgütlerinin izleme çalışmalarını desteklemek amacıyla insan haklarının izlenmesine ilişkin kolay ve uygulanabilir bir çerçeve çizilmesi hedefleniyor.

Rehberde;

  • İzleme nedir ve neden gereklidir?
  • İzleme çalışması yapmadan önce nasıl bir hazırlık yapılmalıdır?
  • İnsan hakları göstergeleri nelerdir?
  • Veri nereden ve nasıl toplanır?
  • Raporlama nasıl yapılır? sorularının cevaplarına ve insan hakları izleme alanındaki pek çok önemli bilgiye yer verildi.

Rehberin referansları arasında bulunan yabancı dildeki kaynakların çevirisi Etkiniz tarafından yapılmaya devam ediyor. Türkçe çeviri belgelerle birlikte rehber güncellenmeye devam edecek.

Türkiye ve Avrupa Birliği Arasında Şehir Eşleştirme Hibe Programı-II: Yeşil Bir Gelecek İçin Eşleştirme Teklif Çağrısı

Türkiye’deki ve Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerdeki yerel yönetimler arasında çevre ve iklim değişikliği ile ilgili alanlarda uygulanacak projeler vasıtasıyla sürdürülebilir ve kalıcı kurumsal yapılar tesis etmeyi hedefleyen “Türkiye ve Avrupa Birliği Arasında Şehir Eşleştirme Hibe Programı-II: Yeşil Bir Gelecek İçin Eşleştirme Teklif Çağrısı” 10 Aralık 2021 tarihinde duyuruldu.

Toplam bütçesi 2,5 milyon avro olan hibe programı kapsamında, Türkiye’deki ve AB üyesi ülkelerdeki yerel yönetimler arasında kardeş şehir ilişkilerini ve yerel yönetimlerin AB bütünleşme sürecindeki rollerini iklim değişikliği ve çevre alanlarında çalışmalar yaparak güçlendirmeyi amaçlayan projelere öncelik verilecektir.

Türkiye’den belediyeler, il özel idareleri, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıkları ile AB üyesi ülkelerden yerel yönetimlerin işbirliği içerisinde geliştirebilecekleri projelere, en az 60 bin avro, en fazla 100 bin avro hibe desteği sağlanacaktır.

Proje başvurularının en geç 1 Mart 2022 saat 17.00’a kadar Merkezi Finans ve İhale Birimine (www.mfib.gov.tr) yapılması gerekmektedir.

Hibe programının tanıtımı amacıyla Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) tarafından bilgilendirme toplantıları düzenlenecektir. Toplantılara ilişkin yer ve tarih bilgileri aşağıda verilen “bilgilendirme günleri” dosyasında yer almaktadır..

Ayrıntılı bilgi için lütfen tıklayınız. 

Başvuru dokümanlarına ulaşmak için lütfen tıklayınız. 

Türkiye-Fransa İlişkileri Uygulama ve Araştırma Merkezi Açıldı

21 Ekim 2021 tarihinde Marmara Üniversitesi Anadoluhisarı Yerleşkesi’nde Fransa İstanbul Başkonsolosu Sayın Olivier Gauvin’in de teşrifleriyle gerçekleştirilen etkinlikle Marmara Üniversitesi Türkiye-Fransa İlişkileri Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (TÜFRAM) açılışı gerçekleştirildi.

Marmara Üniversitesi Türkiye-Fransa İlişkileri Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÜFRAM), Türkiye Fransa arasında yapılan bir anlaşma ile 1988 yılında kurulan ve Türkiye’nin Fransızca dilinde ilk lisans programı olan eski adıyla Fransızca Kamu Yönetimi Bölümü yeni adıyla Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Fransızca Programı ile işbirliğinde kuruldu ve faaliyetlerine fiilen Nisan 2021’de başladı.

TÜFRAM, Türk ve Fransız kamuoylarını karşılıklı olarak bilgilendirmeyi, Türkiye-Fransa ilişkilerinde ortaya çıkan sorunların çözümüne yönelik araştırmalar yaparak sonuçları kamuoyu ile paylaşmayı, Türk ve Fransız iş dünyasının ihtiyaç duyduğu alanlarda bilgi üretmeyi ve özellikle Türk ve Fransız yüksek öğretim kurumları arasındaki işbirliği ve iletişimi geliştirmeyi ilke edinmiştir.

TÜFRAM’ın başlıca faaliyet alanları arasında; Türkiye-Fransa ilişkileri konusunda ulusal ve uluslararası düzeyde akademik etkinlikler (seminer, çalıştay, panel, sempozyum, konferans…) düzenlemek, Türkiye-Fransa ilişkileri alanında ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmak, projeler geliştirmek ve yürütmek ve Türk-Fransız kamu kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve iş dünyasının talepleri üzerine inceleme ve araştırma yapmak, proje hazırlamak, danışmanlık hizmeti vermek sayılabilir.

TÜFRAM ilke edindiği bu amaçlar çerçevesindeki faaliyetlerini Fransızca Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi öğretim üyeleri; müdür Prof. Dr. Ali Arı ve müdür yardımcıları Dr. Nazan Cömert Baechler ve SJ 2001 mezunu Doç. Dr. Merve Özdemirkıran Embel’in yönetiminde sürdürmektedir.

Fransa İstanbul Başkonsolosu Sayın Olivier Gauvin